Zaman: 28 Mar 2024, 14:43

Tüm zamanlar UTC + 2 saat [ GITZ ]




Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 
Yazar Mesaj
MesajGönderilme zamanı: 31 Tem 2011, 03:11 
Grand Master
Grand Master
Kullanıcı avatarı
Çevrimdışı

Kayıt: 23 Şub 2008, 14:08
Mesajlar: 1477
Konum: İzmir
Favori Dövüşçü: Sub-Zero
Favori Oyun: Mortal Kombat Shaolin Monks
Hz. Cibril'in nasıl Allah Rasulü'yle münasebeti var, öyle de Hz. İsrafil'in ve fakat ayrı makamı temsilen Efendimizle farklı bir münasebeti var. Zaten, hepsinin en ciddi münasebeti de neticede Allah ile...

Hz. İsrafil (as) yaratıldığı günden beri Cenab-ı Hakk'tan 'Sûra üfle' emrini intizar etmektedir. Elbette bu, İsrafil'in (as) dimdik ayakta beklediği ve başka hiçbir iş yapmadığı manasına gelmez. Belki o, ulvi ve yüce hakikatıyla, kulluğunu ilan ve ifade için, Cenab-ı Hakk'ın huzurunda böyle kıyamda dururken, aynı anda kendisine verilecek diğer mükellefiyetleri de beklemekte ve verilen her emri yerine getirmek üzere huzurda elpençe divan durmaktadır:
Ondaki marifet de aynen 'Rabbimle aramda nurdan yetmiş veya yetmişbin perde var, O'nu nasıl görebilirim. Ve ben bir adım daha atsam, yanar kül olurum' diyen Cibril'in marifeti gibidir. Zira o da mukarrebtir ve Allah'a en yakın dört melekten biridir.
Efendimizden şöyle bir vaka naklederler:
'Safa Tepesi'nde Cibril ile beraber oturuyorduk. (Demek ki hâdise Efendimiz Mekke'de iken cereyan etmiş) Ben Cibril'e az halimi arzettim. 'Günler var ki Âl-i Muhammed'in evine bir avuç un veya kavut girmiş değildir' dedim. Ben sözümü bitirmiştim ki, gökte kıyamet kopuyor gibi bir tarraka, bir gürültü duyuldu. Sordum: 'Yoksa kıyamet için emir mi verildi?' Cibril: 'Hayır, senin biraz evvelki sözlerin semada duyulunca, İsrafil'e buraya gelmesi için emir verildi.' dedi. Ve hemen İsrafil yanımızda belirdi. Bana hitaben: 'Ya Rasulallah, Cenab-ı Hak, senin biraz evvel söylediklerini duydu. Ve yerin bütün hazinelerinin anahtarlarıyla beni sana gönderdi. İstersen (Hz. Süleyman gibi) melik bir peygamber ol. İstersen tevazu içinde, bir kul peygamber olarak kal' dedi. O esnada Cibril'in yüzüne baktım. Bana 'Rabbine karşı mütevazi ol' diye işaret ediyordu. Ben de Cibril'in dediğini tercih ile 'Bir gün tok olup şükreden, diğer gün aç olup tazarruda bulunan bir kul peygamber olmak isterim' şeklinde İsrafil'e cevap verdim.' (Müsned, 2/231)
Görüldüğü gibi, nasıl Hz. Cibril, Allah Rasulü'nün bir vefadar dostuydu; öyle de İsrafil (as) O'nun sadık bir dostu ve sadık bir arkadaşıydı.
Kur'an-ı Kerim, Allah Rasulü'nün bu vefadar dostu İsrafil'den ve onun bütün cihanı ilgilendiren vazifesinden yer yer bahisler açar.
'Sûr'a üflendi, göklerde ve yerde olanlar (korkudan) düşüp bayıldılar. Ancak Allah'ın dilediği kaldı. Sonra ona bir daha üflendi, birden onlar kalktılar, bakıyorlar.' (Zümer, 39/68)
Ayette 'Ancak Allah'ın dilediği ayakta kalır' denilmekte ve ihtimal mukarreb meleklerin vefat etmeyeceğine işaret buyurulmakta. Zaten, Cenab-ı Hakk'a dayanan, varlığını onunla sürdüren ve mana-yı harfi cihetiyle varlığını O'nun varlığından bilen şuur sahiplerinin bu manada ölümsüzlüğü de aşikardır.
İsrafil bir münadi, bir davetçidir. Onun için ayet şöyle demektedir:
'Dinle o gün, münadi (İsrafil) yakın bir yerden çağırır.' (Kaf, 50/41) Herkes mezarında sessiz yatarken, zerreler aleminde, bir manada darmadağınık vaziyette iken ve ruhlar, kendilerine ait berzahta, maruz kaldıkları keyfiyetin koridorlarında dolaşırken hemen çok yakınlarında bir ses, bir soluk duyacaklar. Bu onların kalkmaları gerektiğini haber veren İsrafil'in ses ve soluğudur. Bütün varlık bu ses ve solukla yeniden dirilecektir.
İsrafil bir 'dil', bir çağrıcıdır ve insanları mahşerde toplanmaya çağıracaktır.
'Öyleyse sen de onlardan yüz çevir; o çağrıcının görülmemiş, tanınmamış bir şeye çağırdığı gün, gözleri düşkün düşkün (zillet içinde) kabirlerden çıkarlar; tıpkı yayılan çekirgeler gibidirler.' (Kamer, 54/6)
İşte böyle dehşetli bir günün davetçisi, çağrıcısı olarak, Cenab-ı Hakk'tan emir bekleyen bu şanı yüce melek, Allah Rasulüyle olan irtibatı ve dostluğu adına elbette onun ümmetiyle de alakadar ve ilgili bulunmaktadır. Kimbilir, Ümmet-i Muhammed'in gaflet içinde bulunuşu, kıyamet sûrunu üfleyecek bu meleği ne kadar üzmekte ve mahzun etmektedir. Belki o da, halimizin ıslahı için dua eden meleklerden biridir...


Başa Dön
 Profil  
Alıntı ile cevapla  
Eskiden itibaren mesajları göster:  Sırala  
Yeni başlık gönder Başlığa cevap ver  [ 1 mesaj ] 

Tüm zamanlar UTC + 2 saat [ GITZ ]


Kimler çevrimiçi

Bu forumu gezen kullanıcılar: Google [Bot] ve 21 misafir


Bu foruma yeni başlıklar gönderemezsiniz
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı düzenleyemezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu foruma eklentiler gönderemezsiniz

Aranacak:
Geçiş yap:  

cron